yüzünü örtmek istiyorsun
ayakları açılıyor hüznünün
ayaklarını örtüyorsun
yüzü açılıyor
en çok da yüzün görülmesin istiyorsun
örtüler yetmiyor sana
ve kaçmak da
ve yaralarını anlatma biçimi biraz da
şairleri şimdi anlıyorsun
şiir biraz da -muş gibi yapma sanatı
bayağılaştırmak değil
gözyaşlarından ördüğün bir örtü
kafi gelmeyen
yaşamak!
kafi gelememe durumu.
uykuların, mutluluğun, sempatik kedilerin.
ve biliyorum ismail'i çok özledin.
şefin spesiyali
14 Kasım 2015 Cumartesi
7 Kasım 2015 Cumartesi
cebe tana'yla huzursuzluğa doğru
benim şairane rüyalarım var senin mısraların
düşerken bir dala takılması gibi kıyafetimin
bir çizgi film karakteri gibi
ne kadar daha tartar beni dal
senaryoya göre birazdan düşeceğim
kanım sıçramayacak kimseye sadece bir beyaz bulut
tanrım ben kaybolacağım
düşerken bir dala takılması gibi kıyafetimin
bir çizgi film karakteri gibi
ne kadar daha tartar beni dal
senaryoya göre birazdan düşeceğim
kanım sıçramayacak kimseye sadece bir beyaz bulut
tanrım ben kaybolacağım
ben yolda kaldım
mecburi istikametler yüzünden
gitmek istemedim tersine yürüdüm
şimdi yürümenin ve mecburiyetin bir anlamı yok
ve tanrım sen bir tahtta oturmayı tercih etmedin
karanfiller yok
ben karanfili çayla tüketirim
tanıdığım bir ölü çok severdi şimdi hatırladım
mezarına uzun zamandır uğramadım
sokakları denizlere çıkmayan bir şehirdeyim
toprağından ayrılan bir solucan gibi
yarım bırakmamayı tamamlamayı arzuladım
kesildikçe
kesildikçe
kesildikçe
artık sessiz ol çünkü geçmeyecek
sağır ol kendine
19 Ekim 2015 Pazartesi
28 Ağustos 2015 Cuma
kim iddia edebilir tanrı'nın bile bana üzülmediğini?
o amca gitti
domates yetiştiriyormuş akdeniz'de
o yok ve artık ortancalar açmıyor
bahçeye bakıyorum
küçücük
ama ceviz ve selvi ve kiraz
ve akşam sefası ve de asma
asma cevize sarılmış
biliyorum ki kökleri sevişmekte selviyle kirazın
ve o dilek geçersiz belki
çünkü kırılmıştı o dal
o dalda gördüm en son
ama zaten önemi yoktu artık
şimdi gidiyorum
ben bir parçasıydım oranın
şimdi istenmeyen bir bebek gibi kürtaja mahkum
aslında öyle gibi de değil
amalar
amalar öyle ki onlarsız yapamıyorum
ağlama diyor
nasıl ağlamam
boğulurken su her yerden nüfuz eder
gözyaşlarım her yerden çıkmak istiyor
evet evet kıçımla bile ağlayabilirim
birçok sefer gülmüşlüğüm var nasıl olsa
ben hiç bilmediğim dillerdeki şarkılara
hiç tanımadığım insanlara
hiç yaşamadığım dönemdeki acılara
ölen yıldızlara
istanbuldaki bir sincaba
ve kahrolası zamana
yerleri yumruklayarak ağlamak istiyorum
ama diz çökmüşken kimse beni kaldırmayacak
yine ben toparlanmak zorundayım
kendime yetiyorum
kendime yetmek istemiyorum
"cebe tek başına yapamaz"
"cebe kalkamaz düştüğü yerden"
birileri bunu desin ve beni bırakmasın istiyorum
ama hepimiz biliyoruz ki
ben düştüğüm yerden kalkarım
ve kimsenin toparlayacağımdan şüphesi olmaz
neye döndü bu
iki kasnak arasında gerilmiş beyaz kumaş
seni güzelce işleyecekler
ama güzel olmayı istedin mi
iğne darbelerini
ve sen küçük kız
biliyorum ki gelmek istemiyorsun pazara
biliyorsun ki ısrar edersen tokat yiyeceksin
ve sen anne diye ağlayacaksın
ama tokatlar fazla acıtmaz zaten
bak ben gidiyorum
düşmeden oyna
çünkü
bazen düşünce
yanlış toplanırsan
yanlış kaynar
ben çok üzgünüm
o da öyle
tanrı kollarımızı sarılmak için yaratmışken sarılamamak
halbuki bir çift kolun halledemeyeceği hiçbir şey yoktur
uzadıkça manasızlaşıyor
ama mana dediğin nedir ki
ne yani afilli sözler söylesem
aydınlanacak mısın birkaç kelimeyle
sen kimsin bilmiyorum bile
kendimi biliyor muyum
bilsem böyle olmazdı sanırım
ama bunun da önemi yok ki
şu ya da bu olsam değişecek mi durum
çok sıyrık
neresinden tutsak elimizde kalacak
git şimdi durmaya ve yazmamaya ihtiyacım var
ne kadıköy sahilindeki o günü
ne moraran ayak bileğimi
hiçbirini
dinleme de susayım artık lütfen
bu iyi bir şey değil.
domates yetiştiriyormuş akdeniz'de
o yok ve artık ortancalar açmıyor
bahçeye bakıyorum
küçücük
ama ceviz ve selvi ve kiraz
ve akşam sefası ve de asma
asma cevize sarılmış
biliyorum ki kökleri sevişmekte selviyle kirazın
ve o dilek geçersiz belki
çünkü kırılmıştı o dal
o dalda gördüm en son
ama zaten önemi yoktu artık
şimdi gidiyorum
ben bir parçasıydım oranın
şimdi istenmeyen bir bebek gibi kürtaja mahkum
aslında öyle gibi de değil
amalar
amalar öyle ki onlarsız yapamıyorum
ağlama diyor
nasıl ağlamam
boğulurken su her yerden nüfuz eder
gözyaşlarım her yerden çıkmak istiyor
evet evet kıçımla bile ağlayabilirim
birçok sefer gülmüşlüğüm var nasıl olsa
ben hiç bilmediğim dillerdeki şarkılara
hiç tanımadığım insanlara
hiç yaşamadığım dönemdeki acılara
ölen yıldızlara
istanbuldaki bir sincaba
ve kahrolası zamana
yerleri yumruklayarak ağlamak istiyorum
ama diz çökmüşken kimse beni kaldırmayacak
yine ben toparlanmak zorundayım
kendime yetiyorum
kendime yetmek istemiyorum
"cebe tek başına yapamaz"
"cebe kalkamaz düştüğü yerden"
birileri bunu desin ve beni bırakmasın istiyorum
ama hepimiz biliyoruz ki
ben düştüğüm yerden kalkarım
ve kimsenin toparlayacağımdan şüphesi olmaz
neye döndü bu
iki kasnak arasında gerilmiş beyaz kumaş
seni güzelce işleyecekler
ama güzel olmayı istedin mi
iğne darbelerini
ve sen küçük kız
biliyorum ki gelmek istemiyorsun pazara
biliyorsun ki ısrar edersen tokat yiyeceksin
ve sen anne diye ağlayacaksın
ama tokatlar fazla acıtmaz zaten
bak ben gidiyorum
düşmeden oyna
çünkü
bazen düşünce
yanlış toplanırsan
yanlış kaynar
ben çok üzgünüm
o da öyle
tanrı kollarımızı sarılmak için yaratmışken sarılamamak
halbuki bir çift kolun halledemeyeceği hiçbir şey yoktur
uzadıkça manasızlaşıyor
ama mana dediğin nedir ki
ne yani afilli sözler söylesem
aydınlanacak mısın birkaç kelimeyle
sen kimsin bilmiyorum bile
kendimi biliyor muyum
bilsem böyle olmazdı sanırım
ama bunun da önemi yok ki
şu ya da bu olsam değişecek mi durum
çok sıyrık
neresinden tutsak elimizde kalacak
git şimdi durmaya ve yazmamaya ihtiyacım var
ne kadıköy sahilindeki o günü
ne moraran ayak bileğimi
hiçbirini
dinleme de susayım artık lütfen
bu iyi bir şey değil.
15 Ağustos 2015 Cumartesi
Tanrı'm bu şiiri sana yazıyorum
Sana yazdığımdan gözümdeki yaşların
Toz yüzünden olduğu yalanını söyleyemem
Çünkü ben bu şiiri sana okuyacağım
Hem yalanlar yazıp hem okursam..
Tanrı'm çok mutsuzum
Sebebini sen biliyorsun
Ben ben olduğum için mutsuzum
Tanrı'm yine nefes alamıyorum
Özürle halledilecek şeyler değil
Ve yalvaramıyorum
Sana yazdığımdan gözümdeki yaşların
Toz yüzünden olduğu yalanını söyleyemem
Çünkü ben bu şiiri sana okuyacağım
Hem yalanlar yazıp hem okursam..
Tanrı'm çok mutsuzum
Sebebini sen biliyorsun
Ben ben olduğum için mutsuzum
Tanrı'm yine nefes alamıyorum
Özürle halledilecek şeyler değil
Ve yalvaramıyorum
6 Ağustos 2015 Perşembe
tanrım!
ben kendimin ucunda yüküm
dibe çekiyorum
tanrım ben kendime çelme takıp düşüyorum
sen gülüyorsun!
dibe çekiyorum
tanrım ben kendime çelme takıp düşüyorum
sen gülüyorsun!
3 Ağustos 2015 Pazartesi
saat kaç sevgilim?
bazı sabahlar tükenmiş saat gibi yorgun,
yelkovan gibi bir ileri bir geri.
sabit duramayan ama bir yere de varamayan
bizim saatimiz bozulmuş sevgilim
zaman o bozuk saat gibi
ve sen bana ıhlamur kaynatmadın.
yelkovan gibi bir ileri bir geri.
sabit duramayan ama bir yere de varamayan
bizim saatimiz bozulmuş sevgilim
zaman o bozuk saat gibi
ve sen bana ıhlamur kaynatmadın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)