28 Ekim 2013 Pazartesi

Arka Bahçe'den

Sigara dumanından pelerinim vardı benim, kaybettim sanıyordum. Sıkıntı yaptığım şeyleri koymuştum ceplerine. Pelerin kaybolunca hepsi ortaya çıktı sıkıntıların. İskambil kağıdından ev, sigara dumanından pelerin olmaz. Ama kör badem gözlü olabilir ölmüş ise.
Bulutsuz gecelerin geride kalan yazla beraber uzaklaşmış olması, pelerinimi o bulutsuz gecelerin hala yanımda kalmak için giymiş olma ihtimalini seviyorum ama sebebi başka, biliyorum.

Güz ve kışta yıldızları göremiyoruz. Çünkü pelerinimi çalan gece onları cebine koyuyor, benim yaptığımın bir alt modeli. Ben sıkıntılarımı o da sözde utançlarını saklıyor cebine.-yıldızlar geceyle ilintilidir ve gece yıldızların titremesinden utanır onu cebine saklar- Ama iç cebine koyması lazımdı. O dış cebe koymuş o yüzden arada bir yıldız parıltıları görüyorum gökyüzünde. Gecenin bu şaşkınlığı bir takım insanlarda da var, onlar da sıkıntılarını çaktırmamaya çalışsalar da yüksek dozlu kahkahalarından anlaşılır.

Gece yıldızları niye cebine koyar detaylı anlatayım. Güneş hiç uyumaz, sevdiceği vardır burada, hep onu izler. İzlenilen farkında değildir ve bir başkasına aşıktır. Bu fark edilmeme canını yakar güneşin ve yanmalar sonucu parçalar kopar, ışık hızıyla önüne geleni yok etme amaçlı hareket eder galakside. Yıldızlar da haliyle yanarak ölmekten korkarlar. Onları suçlayamayız, ölüm pek sevimli gözükmez çünkü.
Gecenin derdine gelecek olursak, o yıldızlardan daha çok korkuyor aslında pelerinimi çalmasının da, güya  yıldızların titrekliğinden utanmasının sebebi de bu. Korkusunu gizlemek için bunları kullanıyor ama malesef onun bu korkusunu saklama saçmalığı yüzünden yıldızlar, cepte hastalanıp ölüyorlar, ışıklarının zayıflaması hastalıktan, azalmaları ise ölmüş olmalarından..
Gecenin şöyle de bi ibneliği var, o alev topları ilk cebe çarpacak ve yıldızlar ölecek ya ucu ona dokunmayacak falan..
Belki bir gün çok seveceğim biriyle pelerinimi almaya gideriz?
http://www.youtube.com/watch?v=4V5GfkF7Zho

20 Ekim 2013 Pazar

Bir ara

Hayır.
Buna da alışacağız.
Griyse gri
Hayat illa ki fışkıracak,
O boşluklardan.
https://www.youtube.com/watch?v=2vFOahAeVjQ

23 Eylül 2013 Pazartesi

Herkes Doğruysa, Hayırdır Lam Biz?

Diğeri değer yapanlara ithafen.

İnsan bir noktada hep esir aslında. Doğada serbest halde dolaşan bir insan düşünelim. Bu insan dünyada bulunmakla hem güneş sisteminde hem Samanyolu Galaksisi'nde hem de evrende yaşamaktadır. Marsa gidemez ama, hani özgürdük?

İnsan, özgürlüğü tanımlarken sınırlandırmak durumunda kalmıştır daha en baştan. ''Başkasını rahatsız etmeyecek şekilde istediğini yapabilmektir.'' Benim Mars'a gitmem kimi rahatsız edebilir? Özgürlüğün kısıtlanması daha onun tanımında başlamışken katıksız özgürlük mümkün değil. Yaşarken dünyaya, öldükten sonra sonsuza yahut yokluğa mahkumuz.

İnsan kendi doğrusunun en doğru olduğunu düşündüğü için onu canavar gibi savunur. Kendine taraftar bulamazsa ya da güçlü değilse, ezildiğinde özgürlüğünün kısıtlandığını savunur. Farklı farklı düşünceler, taraflar var. Hepsi de en doğru bilginin kendisine ait olduğunu ve ona inanılması gerektiğini savunur. Düşüncesinin zıddı olana ateş püskürür ve işi daha ileri götürüp onu ötekileştirir, kin duyar.
Dünyanın adaletli bir yer olduğunu söyleyemeyeceğim. Yanlışların doğrulardan çok olduğu genel bir kanı, kimse bunu reddetmeyecektir. Peki herkes doğruysa, biz de doğruysak, dünyada bir yığın yanlış varsa, ısırgan otu dokunulduğunda deriyi yaksa da uygun kullanımda faydalıysa, iyi görünen kötü, kötü görünen iyi olabiliyorsa doğrularımıza dönüp onu nasıl edindiğimizi, onun karşıtını niye reddettiğimizi incelesek daha iyi bir doğru bulabiliriz. Bu yöntem sağlam olmakla birlikte her yiğidin harcı da değildir benden söylemesi.

Kimse kimsenin kabuğunu kırıp içeri göz atma isteği duymuyor. Dikenli sarmaşıkların arasında böğürten olabilir. Bir kurt elmaya aşık olup onun içine bakmak isteyebilir, onun tadını alınca içinden çıkmak istemeyebilir. Bir deli kuyunun derinliğini anlamak için kuyuya bir taş atabilir, sonra bin akıllı o taşı o kuyudan çıkaramayabilir. İnsanları didik didik etmek harika bir şey. Tamam çöp insanlar var ama bazıları çok harika olabiliyor.

Düşüncelerimiz zaferimiz olsun istiyoruz. Çabalamadan, oradan, buradan duyarak doğru ilan ettiğimiz düşünceleri karşıdakinin tezini çürütmek maksadıyla her yola baş vurarak savunuyoruz. Bencil olduğunu söylüyoruz mesela. Fakat bunu söylerken ne kadar bencil olduğumuzun farkında olmuyoruz.

Aynı düşünmek farz değil, herkesin bizim fikrimizi kabul etmesi de zafer değil. Zafer birbirimize kıymadan, fikirlere saygı duyarak bir arada olabilmek. Çeşitlerle zenginlik yaratmak ama ayrı düşmemek. İyice sorgulayarak doğruyu bulmak. Birbirimizi hissedebilmek önemli olan. Düşünerek süzgeçten geçirerek.