19 Mart 2024 Salı

Çağrı

Çıkart zincirlerini, ne dediğin anlaşılmıyor,
Ah yavrimu ah,
Yarasına düşman olur kediler, kaşır.
Sizin baharla kavganız nedir?
Bak her şeye rağmen geldi yine,
Dallar çiçek.
Kuşlar bıcırtılı.
Çocuk yok ama sokakta.

Koruya gittim geçen, mavi çiçekler bezemiş toprağı
Ballıbabalar, karahindibalar.
Durdum, bir sualim olacaktı karahindibaya
Herkes çok şaşırdı, ilerledim.
Her bahar doğan, büyüyen, uyuyan ve yeniden gelen.
Kardeşiz hepsiyle.

Görmeyecek misin baharı?
Sen de kendini onların gördükleri gibi mi...
Hiçbir şey görmüyorum demiştin,
Gerçek hiçbir şey göstermiyorlar.
Ama görmediklerin, bakmadığında yok olmuyor,
Yana eğ başını, biraz öteye bak,
İşte orada, kulağını aç 
Kuşlar bıcırtılı bir kiraz getirecek sana.
Küçükken bir satır söylerdik,
"Deli deli, kulakları küpeli..."

Çok özledin değil mi çocukluğunu,
Üzerinde oturduğun çakılı,
Gece o çakılda parlayan ateş böceklerini,
Mavi suları, akasyaları.
Özlersin normal, şimdi
Talan edilen bir şehirde 
Yılgın gençliğinle koşuyorsun
Ama yine de bir gayret
İçine o mavi çiçeği ben koydum.

Sevgilim bak nice yollar var,
Gül yapraklarına yüz sürmek için 
Dikenli yollardan geçmek yerine
Beraber yürüsek ya dikenleri toplayarak,
Övmesek çileyi, cefayı.
Gayretim sana ve dünyaya
Bana neşveli, menevişli bir kucak yeter.
Yüzünde kırık bir gülümseme
Söylesene, kaç yerinden?
Ant olsun çiçekler ekeceğim gülüşüne.

İnanıyorum, insan kökleriyle yürür.
Büyür.
Burada değilse orada,
Ver elini başka baharlar bulalım
Gayretle büyütelim umudu,
Dostlarla.
Seni kim makine olmaya zorladıysa
Kinimiz ona.
Her başlangıç sonuyla mukayyet
Kırdıkları kadar kırılacaklar.
Çarı hatırla.

Şimdi kendine dön, şifa sende.
Sorduğun sorunun en doğru cevabının yine sende olması gibi
Ve gel yine, uğur böceği gördüm bahçede
Talih bizden yana.




8 Şubat 2024 Perşembe

Mecburlar Taifesi, Kadınlıklar ve

akan bir şey var mı
varsa
biz de akıyor muyuz onunla
kahkahalar ve tümörler
kalp ağrısı ve kuş cıvıltısı
gözün duvarın neresine denk geliyor
duvarın ne kadar içindesin
çıkabiliyor musun merdivenleri
korkuyor musun yüksekten
göğü kapatan bir duvar yok
bir tür arsızlık içinde 
üstüne bir şey giymiyor cümleler
insan gizler
insan süsler
insan gizleyebilirse gizler
insan süsleyebilirse süsler
öğrenilir bunlar
-melilerle -malılarla
ikazlar ve icaplarla
göze sokmak istenmez.
acı çeken, gözü çıkan biziz
bizim dilimizi susturup 
bize biçtiğiniz icap elbiselerini giymiyoruz artık
bizim yürüdüğümüz yollardan yürümeyip 
yol nasıl yürünür anlatmayın.
dikenini, taşlarını, çukurlarını bilmezsiniz.
şükürle ikaz etmeyin bizi.
siz yediğinizden yediremezsiniz kapınıza gelene
siz kapısına gittiklerinize yedirmeye çalışırsınız yiyemediklerinizi
şirazesi kaydıysa dünyanın doymak bilmeyen iştihanızdan

ben kadınlıklar şiiri yazmak istiyorum
aynanın karşısına geçip izlemem gerekiyor
içim sağlamsa da artık hatırlamak hırpalamaz değil
başka aynalara bakmam da gerekiyor
başkalarının aynalarına
kırık
sırrı bozuk
parlayan -nadide-
ardına bakarak korka korka yürüyen
evden çıkamayan
gidecek bir yeri olmadığını düşünen
gidecek yeri olsa dakika durmayacak olan

ben bir mecburlar taifesi şiiri yazmak istiyorum
gece gündüz emeğini ortaya koyan
ülkeyi sırtlayan
doymak bilmeyen iştihanızı sırtlayan
güzelce gezip tozamayan
gönlünce eyleyemeyen 
bulup buluşturmak zorunda kalan
ayağını hep yorganına göre uzatan
hep kaygıyla, endişeyle, yürek yorgunluğuyla
en sonunda ciğerine leke düşen
iyisi böyle
yolunu kaybeden de yolunuza giriyor
kır atın yanında duran. 

siz çekmediğiniz acıların üzerinden konuşa durun
biz bir gün 
elbet bir gün o çenenizi kapatacağız.
başkalarının evlatlarına reva gördüklerinizle
evlatlarınıza verdiklerinizin arasındaki dağı, ben gördüm
elbet başkaları da görüyor.
şimdi dişler sıkılıyor
yumruklar sıkılıyor
bir gün 
artık çene açılır avazlar doldurur her yeri
bir gün yumruklar masalara iner yeter diye.
YETER!
YETER!

12 Ocak 2024 Cuma

Ocak ve Piç Kurularına Rağmen Umut

Aşkın hangi baharına sorsam seni
Cansever ve Uyar sesleniyor bir yerden
Kanlı meydanlar çıksa dünyayla aramızdan
Hep bir duvar var,
Hep kapalı bir kapı.
Vazgeçmedim,
İyilik inancımı tuzlu sulara yatırmadım daha
Ama
İnsanların ördüğü duvarların
Bir başka acının taşı olduğunu gördükçe anladım
Belki de "İlk taşı günahsız olanınız atsın." dendiğinde
Acıyı çoğaltmayın demek istemiştir.
Yeryüzüne düşen acı miktarını.
Bir insanı birini taşlamaya götüren acı.
Neden Tanrım?
Bizimle oynadığını düşünmüyorum.
Bir deneyin parçası olduğumu da.
Sanırım kötü bir gruba düştüm.
Kötü mü denir? 
Acıya düşmüş
Ve talim etmediği acıları yüzünden acıtıp duran
Ve yaptığından habersiz.
Mükemmel bir gök ve yer talan edilirken
Gençliğimiz dahil,
Artık devrim marşı söylenmiyor.
Islahat Fermanları da çoktan bir seda.
Görünmez bir kan sızıyor içimizden her an.
Dinmiyor hayatımızın acısı.
Her gün yeni bir yerden kurban ediliyoruz.
Kurban olmak bir seçimdir unutma.
Bugün hangi piçin hevâsı uğruna?
Alışkanlık ve köşeye sıkışmışlık.
Dar köşenin konforsuz rehaveti.
Kendinin olandan vazgeçtin
Hep çalar o şarkı: "Bir şey yapmalı."

Aramızda bunlar var sevgilim
Sadece seninle benim değil.
Tüm insanlığın ve iyi ihtimallerin arasında
Bok püsür insanların haysiyetsiz 
Olgunlaşmamışlıklarından başımıza bela
En püskülsüzünden 
Sanma ki umut yok
Birbirimize açılan kapılar olacağız.
Biz çok dar boğazlardan geçtik. 
İyilikten vazgeçemeyiz.
Şimdi söyle hangi baharda sarsam seni?
Bu bahar de.