4 Mart 2023 Cumartesi

Kurucu'ya

"hem biz o zamanlar neydik, kimdik ki?"

bir hikayeyi anlatmak için baştan başlamak gerekir
ben bu hikayeyi olduğum yerden
istediğim şekilde anlatacağım
kaidelerinizle başkalarını da bağlamayın
ama ben kendimle mukayyetim.

bazı günler güneş sadece dünyaya değil de
içime, tüm kuytularıma ve hatta yaralarıma doğuyor,
bazı günler her şey pırıl pırıl
bir yokuşu çıkıp, biraz düz devam edip
ağaçlara kavuşuyorum.
mavi çiçeklerimi arıyor ve buluyorum, harika.
ballıbabalara kavuşuyorum.
baharı kutluyor ve takdir ediyorum.
ben böyle günlerde 'oralara' gidebiliyorum.
ufak bir kaygısızlık alanım var.
ve fakat bir sürü insan topraktan mahrum
unutmuş ya da engellenmiş
ve gitmemek zorunda
sırtında dağları olan bir sürü insanın
o gün hangi dağı taşıyacağı muamması.

herkes hak etmiştir kırlarda kaygısız koşmayı.
kırlara koşamamanın
kırları koruyamamanın
kırları bilemeyişin kaygısı.

çağ, çağ dedikleri
ve her dönem elbette saydıkları
şimdi de eteklerimizdekileri döksek, dağ olacakları
varoluşa soralım.
su muhakkak olmalı faydalıdır,
orman keza öyle
sevgili dünyamızda varluklar birbiri için
denge için varlar.
öyleyse aşk ile bir dahi soralım
varluğun kime ne faydası var? (bkz: ağlama demenin ne faydası var?)

bana sevinç veren günler,
içimi acıyla dolduran günler,
donduğum ve bir şey hissetmediğim günler.
gelmiş geçmiş milyonlarca insanın yaşadığı
her seferinde belki bir tık farklı ama aslında aynı şeyler
sürekli sürekli sürekli
koskocaman evrenin içinde hem küçücük şeyler 
hem kısacık anlar.

burası çok mutlu olunabilecek bir yerdi
tüm şartlar elveriyordu buna
kötülük problemi değildi engel.
bir çiçeğin en iyi formda açabilmesi için
toprak, ısı, su yeterli kalitede olmalı.
dünya için böyle olmadı,
biri olsa öteki bulunmadı.
bazen birileri hepsini aldı 
diğerlerine hiç kalmadı
bazen çok çabalayıp açtırdık çiçeği
bahçemizi çiğnediler.

bir odaya girip sevdiğimiz insanlarla
odayı kahkahalarımızla doldurabiliriz,
yine de sonrasında içinin bodrum katına inmez mi insan,
gecenin sonunda?
böyle olmak zorunda değil, 
insan daima tutunacak bir şey bulur
bulmalıdır da.
bazı araflar cennet ve cehennem arasında değil
umut, neşe, mutluluk ve bıkkınlık, acı, üzüntü arasında oluyor
iki tarafa da bakıyorum
ve soruyorum
her kim tarafından var edildiyse evren,
bunun neye faydası var?
o küçük dediğim şeylerin 
kısa dediğim zamanların
bazıları öyle derin acılar ki, neşter.
ruhu buharlaşır insanın.
ve aklını yitirecek kadar mutlu olmak da var tabi
tüm bu karmaşa neden var edildi?

sebebini bilmediğimiz bir oluşun içinde
yaşadığımız onca şey,
kulun kula kulluğu,
kendinden vazgeçmeler,
ne yapacağını bilemeyişler,
her şeye rağmen direnişler,
ve umut 
daima
her baharda
her güneşli günde
imdada yetişen her yağmurda
umut.
bu meçhul alemin içinde
pusulamız ya da...

düştüğün yerden kalkıp
elinden geleni yapmaya karar verdiğinde
yaradan kurtulmayı değil
yarayla yaşamayı öğreniyorsun
bu da bir şeydir elbet
ama yarasız yaşamak?
imkansız değildi belki.
ve bazı yaralar keyif almayı da öğretir.
ama donmuş çocuklar var
kimi enkaz altlarında
kimi yurtlarda
kimi kahrolası evlerde
ben sevilmek, sevmek istemiyorum,
hiçbir duyguyu hissetmek istemiyorum." diyen.
bu yarayı saracak kimsesi yok.
bir gün gücü sarmaya yeter diye umut etmek var sadece.
yine umuda açıldı kapı.

kurucu bize asla hesap vermeyecek
yine de sormama engel de olmuyor
çünkü sesim boşlukta kendisine ulaşmıyor
bir şey var ama hiçbir şey olmuyor.
tepemize aşık olduğum bir gökyüzü,
altımıza mükemmel bir toprak serip
içimize nasıl baş edeceğimizi bilmediğimiz
duygular koydun
biz de birbirimizin başına çoraplar ördük.
ha, bazen kol kola da yürüdük.
ama şimdi toprağı öldürdük
yıldızlar da sahte ışıkların içinde boğuldu.
yeniden kol kola girmeyi başaramazsak
daha çok donacağız,
ama başarsak bile bu ne anlama gelecek?
sayın kurucu
yırtığın tekisin.