8 Aralık 2021 Çarşamba

Monolog Yahut Diyalog: Gözlemler ve İç Döküş

kadehimi ân'a kaldırıyorum
ne çok imkan ve ne çok imkansızlık
kaosun karanlığının içinde
ışıl ışıl ruhumuzu saran parıltılı duygular
-yine de tek birine tutunma,
hayat bir ağaç
inatla bir dala adanma
çünkü ıskalıyor ya da işgal ediyor olabilirsin
amazon karıncaları gibi-
bazense şehrin yıkıntılarında
toza dönmüş evini aramak gibi
artık o kadar zor değil
ama sanırım mesele zor olmaması değil
söylemek istediğim
hikayede yeri kaplayan zorluklar değildi
bizdik
i n s a n l a r
kendini gerçekleştirmesi gerekir
bu yüzden döngüler
bu yüzden dibe vuruşlar
bu yüzden aşk
bu yüzden emek
bu yüzden her şey
artık kolay olsa da
yine olmuyorsa
zorun insanın ereği olmasından belki
nezaketen belki dedim tabi bu sarih
eteğime gelip yalvaran insanlara karşı kibar olmam gerekir
bazense küçücük olduğum bir anda tüm gücümle 
daha da ufalmamaya çalışırım.

ne o, ne bu, ne şu
şu an buradayız
burada pek bir şey göremeyebilirsin
yarat o zaman
ama hatırla
insansın
acziyle bilinensin
ol dediğinde olmayacak
ânı emeğinle besle
güzel şeyler zaman ister
neşeni paylaş.
kasveti istemiyorsan
karanlıkların içinden çık
ezilmek istemiyorsan 
bilmeni isterim ki dilinin kemiği yok
istediğin gibi kullanabilirsin

her şey çok güzel değil biliyorum
bahçeye bakıp haline hayıflanarak düzeltemezsin
bir pencerenin önünde ömrünü tüketerek
öylece durarak
bahçeye ya da onu bu hale getirenlere siktirler çekerek
çünkü izliyorsun, öylece
buna ne denir?
çoklukla insan böyledir biliyorum.
dostum bilmeni isterim ki güzel bir bahçe istiyorsan
kollarını sıvaman gerek.
her gün yüzde yüz sevmeyeceksin belki
belki ilk günkü hevesini kaybedeceksin
ama hatırla "hiçbir şey bitmez, sadece değişir."
ve sonunda sallanan sandalyende
dizlerinin üzerinde battaniyenle kuşları dinleyip
çiçeklerin kokusunu içine çekip
ellerini sonsuz maviliğe uzatmış o muhteşem ağacı izleyebilirsin.

birçok yol var
iyi olman için hiç tasarlamadığın
sadece seyircisi olduğun şeyleri yapmak zorunda değilsin.
hadi şimdi benimle dans et.
müziğin ortasında olmasının hiçbir önemi yok
muhteşem zamanlama bir film tekniği
biz çocuk ülkenin insanlarıyız
gecikmeler, aksaklıklar anne babamız gibi
evet şimdi gülümse ve ayağa kalk.


14 Kasım 2021 Pazar

Örselenmiş Eskimiş Çaresiz Bir Öfkenin Çıkışı














Yok pahasına satılmış bir çocukluğun
Tortuları, tortuların üzerine çekilen sıvayı
Pürüz cumhuriyeti üzerine atılan boyayı
Yine de hep birlikte neşeyle okunan trajikomik hayatlarımızın marşlarını
Beceriksizce yontulmuş vücudumuzun çığlığa ihtiyacıyla.

Koparılan ham meyvaların
Toprağa değmeyen çocukları
Siyahında yeşille mavinin debelendiği
Mavi ve yeşiline karabasanları çizmeye kıyamadığım resmin
Olmadığından değil bir kez olsun huzur bulsun diye
Yok, yok, yok 
Kasvet davetsiz ve arsız misafir.

Sakat sevinçler, çolak neşeler
Sarsak üzüntüler, ergen öfkeler
Aniden elimizde tuz buz olan bardak gibi
Avucumuzda kalan sapıyla öyle şaşkın
Elimizde patlayan hayata 
Kaç bahar temizliği gerekir?
Hem nasıl nasıl nasıl nasıl nasıl?!

Hangi çiviyi bulup da sökelim ötekini
Hem hangi birini?
Nasıl güdelim deveyi?
Burada otlağı nerede bulabilirim ki?

Bilmiyorum tanrı çocukluk buhranını aşabilecek mi?

13 Kasım 2021 Cumartesi

Ve ağır ağır bir boşluğun içine
Akar gibi, erir gibi
Gözlerinin ardında koca bir boşluk
Dolmuyor çürüyünceye kadar.




15 Eylül 2021 Çarşamba

İşçi Manifestosu mu denir?

 "Yazıyor! Yazıyor!" diye bağırmıyor çocuklar,
Yazmıyor çünkü.
Yazmıyor sınırlarda ölmeyi,
Yazmıyor tüyü bitmemiş yetimden çalınanları,
Yazmıyor işsizlikleri,
Yazmıyor hor görülmeleri,
Yazmıyor el etek öptürenleri, öpenleri,
Yazmıyor iyi niyetle yola çıkıp umutları harap edilenleri,

Sınırlarda ölenleri unutmak kolaydır, sınıra gitmeyenler için
Ve bazı sınırlardan çok korkarken bazı sınırları çok zorlarlar.
Çalıp çırpmaksa yemek içmek gibi hak olmuş güç elinde olana
Gücü gücüne üstünse hazırdır etini çiğnemeye.
Hayalsiz yaşanmıyor, yaşanamaz da,
O yüzden alın teri döker insan.
Doğru yoldan gidenin vay haline
Açık kapı bulana kadar gençliği aşınmada.
Bin yıllık hikayede değiştirilemeyen kısım
Üstüncülük oyunlarını oynamayı çok sever
Yoksunlar.
Bilinç yoksunları, şeref yoksunları, gurursuzlar.
Kendini düşürür de seni de yakalar paçandan!
Düşme onunla oraya, düşsen de onun eline sarılma.
Parçalamayı bil o eli, kır ya da.
Umudunu bırakma.
Onu sana onlar vermedi kendinden doğurdun. Senden daha fazlasını almalarına göz yumma.

Dedim ya yazmıyor.
Haftada üç gün gazete diziyorum, bakıyorum "bugün yazmış mı?" diye yazmıyor.
Yazmaz anam.
Çünkü cilalanması lazım avm zeminlerinin
Çünkü camları silinmeli gökdelenlerin
Çünkü temelleri atılmalı heslerin
Çünkü çünkü çünkü
Çünkü sen de biliyorsun ki kimse yazamaz artık çağın yükünü. 
Artık sadece yalanlar yazar büyük puntolarla
Yalanlar yaşanır şovlarla
Yalanlar yüzünden olmadık bir hâle gelir yedi sülalemiz
Yalanlarla talan edilmedik mi cümlemiz?
Gerçi
O kadar da kızmayalım yalancıya
İnananın hiç mi suçu yok?


19 Temmuz 2021 Pazartesi

Hayat Şiiri

Cihân diyelim
Devir daim içinde
Neceyiz?
Hakikâtleri çoktur
İçimizdeki coşkun rüzgârlar
Terk ediyorlar.
Kayıp insanlar
Kendimizin katiliyiz.
Vermez misin baklanı
Sulh vaktidir.
Sularında yıldız yok
Güneşi teninde ağırlayamıyorsun
Sevmedikçe bodurlaşır kalp.
İhanettir, mertliğe sığmaz.
Ferman mı, nutuk mu diye düşünme
İsyandır bizimkisi.
Çiçeklerimiz açsa da şenlensek
Kaçmadan, kıvırmadan.
Pencere kenarına sıçrar kedi
Yavru diye acır mı parmaklıklar?
Kaç hamlede öğrenir sarman canın acıtmamayı?
Yerin dar insan
Dağlara varsan da baksan halin necedir?
İncinmeden incinmemeyi öğrenmek kabil midir?
Mert dayanır namert kaçar demiş Köroğlu
Hayattan kaçılır mı?
Kaçarak yaşanır mı?
Yakanı yıldızlarla çiçekle
Gölgesinde soluklanabilirsen bir ağacın
Bil ki kökü iyice derinlerde

Derine varasın varsa
Toprağı boğma
Mecazını da gerçeğini de
Yüreğimize çöker.
Sağ salim güreşsek bu günlerle
Hemen herkes inandığını söylüyor
Denir ki: "Düşünenler için bunda pek çok ibretler vardır." 
Senin kökünün üzerindeki beton ne? 
Kaçamayan, savaşamayan, sıkışmış bir insan
Düşmanla bir olmuş da kendine karşı
Yanlış hesabın Bağdat'tan döneceğine
Bağlıyorum ümitlerimi
Düğümler atıyorum niyetlerime
Kalbim sancıyorsa da
Sardunyalara su vereceğim
Kediler için dua edeceğim.

13 Haziran 2021 Pazar

Sesler

Göğsünün ortasından
Hançerene doğru akınla
Tutkuyla bir kördüğüme takılan
Sessizlikte kaybolan çığlıkların.
Boylar verip de kıyıları döven dalgalardan
Tarumara.
Çarşaf gibi olacak yarın,
Dünyanın bilinen günlerinden vakidir
Tekerrür eder.
Fırtınalardan sonra sükuta erer.
Ama dipler farklıdır artık.
Ha deyince kalkmayan taşlar nerelerden kıyılara gelmiştir?
Bak kıyılarında ne var, açıklarında ne var?
Taşın ardının yarasında düşün.
Fırtınalar bitmeyecek. 
Issızlığından korkuyorsan da küsme.
Denize girmek tek taraflı değildir,
Deniz bulaşır insana.
Hem uzak dursan da aldığın nefes denizdendir.
Dalgalar gece yatağında da bulur insanı.
İşte o zaman yüzmek değil de su üstünde durmak iyidir. 
Fırtına çıktığında kudurup çırpınmaktansa durmak evlaymış.
Bildim.
Bildireyim de aciz sözüm belki bir ışık yakar.
İnsan ismiyle müsemma olduğu kadar acziyle de bilinsin. 
Geldik, gideceğiz. 
"Gök kubbede hoş bir sada" eşiğinde duralım. 
Kolaylaştıralım, zorlaştırmayalım.
Vaat verilmiş: "İnanıyorsanız üstün olan sizsiniz."

2 Mayıs 2021 Pazar

İsyanlar ne zaman indirime girecek?

Neyin peşindedir yaratılan,
Hangi günahı işlemiştir dünyaya sürülen,
Neyden azat edilmiştir göğe yükselen?

Adem, İsa ve Romeo arasındaki bağ neydi?
Bu zamanın çarkında ufalanan buğday taneleriyiz
Adeta,
Keyif vermeyen bir lunapark gibi yaşamak bazen
Hayır isyan ya da melankoli değil
Kaosta yaşamanın farkındalığı
Obsesif insanlar için zor
Bir yerini düzeltsen öbür taraf dağılıyor
İndirim zamanı mağazalar gibi hayatlarımız.

Hissetmeye vakit yok, düşünmeye vakit yok,
Yolumuzu bulmaya vakit yok,
Sadece çarkı döndürmek gerek.
Çark kırık, çark bozuk,
Çomakları saklamışlar.
Onlar evet, 
Asalaklarımız.
Hatırlatmak isterim:
Asalak, "bir canlıda sürekli veya geçici olarak yaşayan
Ve ona zarar veren başka bir canlı" demek.
Ve elde ettikleriyle mutlu olabileceklerini sanıyorlar.
Emeğimizin sonucu bizi mutlu etmiyorken 
Asalaklar evleri ve arabalarıyla, tatillerinde, partilerinde
Mutlu olabileceklerini...
Çalıntı mutlulukları sorgula
Adem yasaklananı çalmıştı
Bedelini cennetsizlikle ödedi.
İsa'dan hayatı çalındı
İspiyoncusu Yehuda öldürüldü
Romeo'nun ahı tüm kalpsizlerin üzerinedir.

Gelelim bize, adı hatırlanmayacaklara,
Bunu bizim için yazıyorum, emeğine kör kalınanlara
Kardeşlerim bu dünyada birbirimizden ve arzularımızdan uzağa düştük
Bu yüzden vazgeçemeyiz
İsyan, isyan, isyan!
Bize isyan lazım.
Şimdiye kadar nasıl düzeltip güzelleştirdiysek,
Bu işlevsiz düzeni sirkeleyip olması gereken hale getirmeliyiz.
Günden nasibimize düşeni almalıyız,
Güneşten payımızı alıp tebessümlerimizi büyütmeliyiz,
Toprağa daha çok dokunmalı ve bir avuç alıp
Asalaklarımızın gözüne atmalıyız.

Juliet, gece mutlu sonla bitmedi.
Hayatlarımız mutluluktan nasibini alamıyor bazen.
Ama sen denemiştin, kendi mutluluğun için çabalamıştın.
Dünyaya emek veren ve sömürülen herkes,
Daha iyisini istiyorsak bu çabamıza bağlı.
Kaçamayız çünkü bu bir aşk hikayesi değil.
Meydanda ne istiyorsunuz?

23 Şubat 2021 Salı

usta frenler kurbağa

hayatın frenlerinin tutmadığını
düz yollarda anlayamadım
şimdi bir yokuştan aşağı iniyorum
akşam beni minarenin tepesinde mi karşılar
yoksa bir kere daha sıçrayabilir miyim?

ayıran kendini ayırır denmiş.
ama ben ayırmamıştım kendimi
ayıklanıncaya kadar.
dans edemiyor şiirim
pabuçlarını evde unutmuş, 
gözüne toz kaçmış,
elektrikler kesilmiş.

korkuyorum,
baş etmesi zor.
korkmamak için acele ediyorum
acele, korktuklarımı toparlayıp eteklerime bırakıyor.
bulduğumu unutup yeniden aramaya başlıyorum
kaybolunca da mızıkçılık edip murdar diyorum bulduğuma
kırıklarına bakıyorum hayallerimin
aynı zaman düzleminde
başka kırıklar da vardı
cümle tekillikte.
müzik bitiyor ve ben hâlâ dansa kaldırılmadım
kabahati yine size bıraktım
eşleşmemek için zemine değen bakışlarımın hiç suçu yok.

büyük kıyafetler içinde çocuk kalmak yaşlanmak
hâlâ avutulmak istiyorum.
kararlar kovalıyor beni.
gereğini düşünemiyorum.
düşündüklerim zora sokuyor,
kanaatlerimin beli bükük.

yolculuklardan da ürkmeye başladım
çünkü kimse benimle göçmen kuşların dönüşünü izlemek istemedi.
boşlukla eşleşip dans edeceğim.
böylece dengede kaldığımda bu benim zaferim olacak.

bahar geldi, cemreler düşüyor ardı ardına.
çamurlu karlar var depoların kenarında.
izmaritle kuşatılmış.
bir izmarite kardan mezar bile yaptı arkadaşım.

yolun solundaki mimozalar artık yok
soldaki mimoza çiçeklendiğinde kar yağdı
kar yağdığında ben de çiçek açmıştım. 
yolun sonu yok, yönü de.

kendimden kaçmaya başlamışım
sinsice inkarlara giriyorum
korkularım ülkemle birleşip yakama yapışıyor.
muhteşem koalisyon.
kozaya girmekten korkuyorum.
korkmamak için kaçmak istemiyorum
sırf korkumu ezmek için kendimi korkunun kucağına atmak istemiyorum.
şartlar tekinsizsiniz.

sevecenliği kalmadı.
tadımız yok.
sular durgun, kıyıyı dövmüyor dalgalar.

aslında hiç liman aramamışım
ya da bulmak istememişim
serseri bir yaprak gibi uçuşmak varmış gönlümde
heyhat uçmakla mukayyet değiliz.
en olmadık yere kök salınca kaçmak için delirsen de
zor oluyormuş gitmek
büyümek böyle bir şey mi?
söylemeyin
çünkü yalan söyleyeceğiniz konusunda endişeliyim.
büyümeyi birçoğumuz bilemeyeceğiz muhtemelen
büyüyecek kadar yaşayamıyor ve düşünemiyoruz zannımca

bahar gelecek yer bulamıyor gençliğim gibi
nerdesiniz? bir kahve pişirseydim
dilemmalarımız da eşlik ederdi.



4 Şubat 2021 Perşembe

Ey Mahalleli!

sabah 6.00
müezzin mihraba henüz ulaşmadı
sokakta mecburlar var.

neresinden girilir bu mevzulara
arzularınızı gıcıklayacak süslemelerle mi devam edilmeli 
köşeyi döndükten sonra
kıyametüstü günlerde bunun ne önemi var?

adetlerimize göre önce ölür sonra gömülürüz.
çürümek sonraki iştir.
ama yürüyemiyorum bile bazen bu kokudan
bazılarımız ölmeyi bekleyemedik
yine iyimser kaldım.

denge istedim.
huzur ve güven.
kendimi yırttım bunları sağlamak için
bozuluyor
ben tanrıça değilim
sadece günbatımlarını takdir edebilirim.

kelimeler çıplak
sona yaklaştıkça süsler de zarafetini yitiriyor
plastikten bir gol daha yedik
biz kendi elimizle verdik maçı
tıkandık tıkandı baba.

kelimeleri ikna edemiyorum
ve evet istemiyorum ikna etmeyi
çok bile diyorum bazen
size çok bile.
öfkemi bırakmaya başladım
işe yaramayan silahımı bırakmak
savunmasız yapıyor mu beni?

göğüslerimizde sevgilinin saçları olacağı yaşlarda
arsız dünyanızın zincirleri var
kalbim ezilmesin diye başımı dik tutuyorum.
boğulmamak için de dimdik durur insan.

kelimeler diyordum
süssüz olabilir, sivri olabilir.
ama cahil olmamalı.
kelime polisi değilim
günün son güneşi sıvaları yıkık duvarı da
duvarın dibindeki asi otları da neşeli ışığıyla ılıtıyorsa
kelimeler de sivrilikleriyle, sadeliğiyle ya da şatafatıyla olsa
ama cahil olmasa
çürüdük
insanı ne çürütür bilmiyor musun çürük?
susma köklerimiz değiyor bizim
susma ayna

ikimiz birden sevinemedik.
ben vapur istasyonlarında bekledim 
sen o gün bakkala bile inmedin.
korkuların bana geçemez
kelimeler
kuklacınız değilim oynatmıyorum
karanlık da değilim
ışığı taşıyorum
ama paylaşamıyorum
saçlarım mı yanıyor bilmiyorum
sadece tarıyordum
mahalle yanarken tarandığım için mi?
benim şiirlerim sana bıçak çekmez korkma
çalınan umutlarımıza yama yapıyoruz yeni günleri
ama git gide hızlanıyor dünya
belli ki sisifos artık yukarı taşımayacak yükünü
dağılmasın diye tutmaya koyulacak.
mahalle bahsini kapatamadım
mahalleye ateşi komşularım taşıdı
uyardım dinlemediler. 
zaten hiç dinlemezler.
elmasından atom bombasına kadar 
yapılmaması gereken her şeyi yapmadılar mı?
sizin günahınız beni de yaktı
tanımadığım kardeşlerimi de
siz yanmadınız bir şekilde
eviniz yandı
belki siz de yandınız
ama çürüdüğünüz için anlamadınız.

mimozaların dördü beşi gitti
ev hırsı bitmedi
mezar çalıp ev yapmışlar biliyor musun?
ölülerin yerini çalmışlar.
kazayla bir mimoza yaşıyor
varlığına sevinsem mi bilemiyorum
içim buruluyor
alexandrit'i selamlıyorum her gün
büktüğümüz beliyle göğe uzanmakta. 
ağaçlar sayemizde en çok dua eden varlıklar.
yaşamak için.
görevi yaşatmak olana da pranga
alayına pranga
neden açıkta bir karış bile toprak bırakmıyorlar karga?
biz bir kerbeladayız ağacımıza bile su vermiyorlar.
biliyorum her nefis ölümü tadacaktır
ben de bir nefis sahibiyim
incilerden da arı duru bir ömür istemedim
huzur istedim
onun da mezarını sattınız.




12 Ocak 2021 Salı

rüyalar şiiri

mağaramın dört ağzı vardı
ışık bu ağızlardan dolardı
dünyanın nasibinde de vardır bu
bazı ağızlarla da aydınlanmıştır bazen
bir gün dışarı çıkacağım zaman 
ağızda bir yılan gördüm
diğerine gittim yine bir yılan
ötekisinde de
ötekisinde de
ve sonuncuda bir kurbağa
kurbağa iyi, dürüst insan demekmiş,
kurbağa yılanların arasında.

dünya mıydı mağara?
insanlar mıydı yılanlar?
sahi bizim de ağzımızda yılanlar olmaz mıydı?
kurbağa da sen miydin çocuk?
eskimiş, yorgun
limanların ötesinde eski bir çocuk.

biliyor musun kaybettim sanmıştım.
kaybetmek sadece kabullenirsek olurmuş.
biliyor musun biz çok yanılıyoruz.
durup düşünmeye başladım.

şimdi değilse de bir zaman vardı
o zaman, o zaman
kelimeleri bu kadar zorlamıyor
kendimizle ve birbirimizle bu kadar
oynamıyorduk.

güneş de biliyor artık
bizden önce de biliyordu
en basit kurala uymadık
aldığımız kadar vermedik.
ve şimdi bitmeye başladı.
üzülmüyorum.
korku da yok içimde.
sonuçları inkâr edemeyiz.
içimde neşe de umut da var.
ve dünya, seni sevdim
sende öğrendiklerimi de
bana getirdiklerini de.

karabatak ömrüm neler gösterir bilmem
şimdiden hep esenlik diliyorum
selamlar olsun uğrayacağım limanlara
aşacağım denizlere.

2 Ocak 2021 Cumartesi

bekleyişlerden

buz çiçeklerim taçlanıyor diyarlarında
baharlarına selam ediyorum böylece
geyiklerini arıyorum kızağa çekemesinler diye
rüzgarlar da yardım etse diyorum bazen
seni beyazlarla beklemek de güzel.
pencerelerin önünde,
çakılın tepesinde
bir kuş tüneğinde.
biliyorum günbatımında.
kelebeklerle seviyorum seni
dolunayı neşemizle süslüyoruz. 
ne güzeldir şimdi deniz, çivi gibi yapar hepimizi
sivrilmemiz lazım sevgilim
dallar nasıl sürgün verir yoksa göğe?